8 Kasım 2013 Cuma

EVİM YAZAN VE YORUMLAYAN:SEÇİL KOYUNCU


ÇINARIM YAZAN VE YORUMLAYAN:SEÇİL KOYUNCU


ÖZENSİZ CÜMLELER KURAN ARTIK BENİM


Özensiz seçiyorsun tüm öznelerini.


Yalan dolu dudaklarından çıkan her harf,hedef tahtası yaptığın kalbimin duvarlarından geçerken saplanıyor en güzel hatırana...


Yani her defasında kendini öldürüyorsun inadına...


Ne acı! hayal kırıklıklarıyla uğuşan tenim acımıyor eskisi gibi. Alıştım artık kendini aşağılamalarına. Aldattığın ben değilim.O kadar zavallısın ki gözümde.Yalan söylediğini anladığımda,sadece sesini yükselterek , balon kelimelerle içi bomboş,bir nefeslik cümlelerle savunuyorsun kendini…Duydum diyorum, hayır diyorsun,gördüm diyorum o ben değildim diyorsun! Sen küçülürken sözüm ona dev cüssenle, çocuk mu kandırıyorsun?


Çok yanılıyorsun çoook.


Bu kadarazaldığını görmektense kolayca kandırabildiğin al yanaklı bir çocuk olsaydım keşke …


Al yanaklı dedim de aklıma geldi..Ne tuhaf, biri bana yalan söylediğinde benim yanaklarım kızarıyor ilkin…ben utanıyorum adeta…Yer yarılsa da diyorum içine girsem.Onları bu kadar savunmasız görmesem…Oysa bir kaşım yukarıda,burnum havada dinlemeliyim seni böylesine haklıyken!Can çıkarmışta huyu batasıca huy çıkmazmış…napayım değişemiyorum işte.


Zafer kazanmak değil derdim.Haklı olmam hiçbir şeyi iyileştirmiyor…Aksine ben haklı oldukça açılıyor kalp mesafemiz gitgide.İşte bu yüzden sustum hep…Her tartışmamızda ilk barışan hep ben oldum …Küs kalmak yerine ,bir çocuk kadar masumken sanki dünyanın en büyük yalanını söylemişim gibi özür bile diledim senden…


Biliyor musun? Sen karşımda yüklemsiz cümleler kurarken ,bu kez sadece izledim seni.Hiçbir yerimde acımadı.Konuştun ,konuştun konuştun kendi alfabenle.Bi ara kesildi sesin.Sanırım kendi cümlelerinde boğuldun…


Daha açık bir ifadeyle umursamıyorum artık seni.İşte bu yüzden acıtamıyorsun içimi..İstediğin kadar bağırabilirsin şimdi.Duymuyorum…bir kulağımdan bile girmiyor ki sözlerin,diğerinden çıksın.


Seni sözüm ona haklılıklarınla ve hiçbir harfini tanımadığım derme çatma alfabenle bensiz bırakıyorum….


çünkü savunacak sen kalmadı bende..

SEÇİL KOYUNCU

TRUVA ATI




Odysseus'un tahta atı kadar savaşçı ruhumla ,hala direniyorum yaşamaya.Tüm askerler bıkkın ve yorgun olsa da ben kumsalda içime gizlenen onlarca anı ordusuyla kaldırıyorum kadehimi bana …evet bu kez bana!!!


Barış için yanıp tutuşan truvalılar’a sinsice gülerken nekadar da acımasızdım senin gibi.


Artık tüm şehri yakıp yıkmalıyım bu gece.Sıra bende!!!Hiç bir ayak izin kalmayıncaya kadar süreceğim atları dört nala.Sadece senin değil,çocukluğunun geçtiği bu şehrinde sahibi olacağım yakında!


Sabır taşlarını eriterek yaktığım ateşin etrafında aydınlanırken yüzüm, sen karşı sahilden güneş doğuyor sanacaksın! Güneş değil o doğan benim ateş yüzüm!




Affetmenin tüm harfleri paslandı ağzımda. Hepsi küf kokuyor.


Sessizlikler bir anda kopardı iplerini. Öyle cümleler kuruyorlar ki aklın durur!


Yak diyorlar tüm gemileri…


Yak bitsin!!!


Senin biriktirdiğin ateşle yakacağım bu şehri.


Faili de ben olmayacağım üstelik bu katliamın.


Şehir senin şehrin!


Ateş senin ateşin!


İçinde tüm nefretleriyle kanayan ruhuma su serpemezsin artık!


Alev aldılar çoktan,su istemiyorlar buz ellerinden!




Truva atı Şehrin kapılarından sığmayacak kadar büyüktü…Yakıp yıkacaklardı onu olmadı.Dar kapılardan geçemesin,yok edilsin diye planlar yaptılar.Senin kalbin sadece yumruğun kadardı bilmediler…


İçinde tek bir sevi’ye yer olamayan dar kapılı yürek çizginde ,kaç aşk döndü kimbilir sevgili huzurundan?


Oysa bir kentin surlarını devirdim ben!


Bir senin sınırına dikemedim aşkın bayrağını…



Senin biriktirdiğin ateşle yakacağım bu şehri.


Faili de ben olmayacağım üstelik bu katliamın.


Şehir senin şehrin!


Ateş senin ateşin!


İçinde tüm nefretleriyle kanayan ruhuma su serpemezsin artık!


Alev aldılar çoktan,su istemiyorlar buz ellerinden!




SEÇİL KOYUNCU

SAHİBİNDEN KİRALIK DÜŞLER




Her yeni başlangıç heyecan veriyor ruhuma….


Bitişler nekadar tanıdıksa kalp pazarımda,başlangıçlar bir okadar paha biçilmez!Bir başlangıcın tam içine düştüm pat diye.Yine karnım ağrıyor.Herşey gereğinden fazla renkli,capcanlı gökyüzü,yanaklarım al al onu görünce,dilim şeker pembesi.Ellerim ap ak! Saçlarım güneşten daha kızıl kuğu parmakları saçlarımda gezinirken…Gözlerimin acı kahvesi yeşile çalıyormuş o’na bakarken.Görenler öyle diyor.Ben bana olanların yalancısıyım…


Dönme dolaplara binmek istiyorum. Sana tüm pamuk şekerlerini alıp,eline yüzüne bulaştırmak.Belki denize bakan bir terasımız olur evimizde ? olur mu? Olur bee!Düşlemekte mi parayla olduuu gitiii….içine senle beni yerleştirdim bile.Pembe panjurlar falan istemiyorum.Her penceresinden yıldızlar görünsün evimizin.Çınar ağaçlarının gövdesinde uyuruz belki.Eski bir plak çalar mutfaktan bahçemize.Belki uzun tatillere de çıkarız birlikte.Yanımıza bavullar dolusu eşya alırız hem bu kez…Dönüşü kısa sürmesin diye…


Bir başlangıcın içine düştüm yine yalınayak.


Ayağım kaydı acılarımın balçık çamurunun üzerinde….


Aynı kişiye kaç kez aşık olabilir ki insan?


Kaç yürek çarpıntısı sadece O’na dır?


Bitişi olmayan bir kısırdöngüde yine sana kaydı aklım.Düşlerimin içine yerleştin yine.Rahatmısın?


Pamuklara sarmalayıp seni,gömdüm yine en derinime.Çıkamazsın bu kez.Kilitledim her hücremi.Ben mutluyum burda.Adına bencillik de farketmez.Sen varsın ya!


Siyah tathalar vardı bizim öğrencilik yıllarımızda.Adını ilk defa bembeyaz bir tebeşirle yazdığım günü hatırlıyorum …ve sen gelmeden sınıftan kaçışımı…Bir de kalp içine isimlerimizin baş harflerinide eklemiştim yanına.Yazdığım ilk yazı,çizdiğim ilk resimdin.Ellerimde adından kalma tebeşir tozlarıyla ,nasıl da suçlu gibi saklanmıştım en arka sıraya…paltoların arasına.


Sen kokuyordun orda bile. Yüzlerce kokunun arasından alabilirim kokunu.Deneyelim mi?


Hatırlıyorum da ilk düş kırıklığında da yanındaydım. Dokunmak istemiştim yap-boz kalbine…izin vermemiştin…Sen kalbine dokunmama hiç izin vermedin.İsteklerin hiç bitmezdi.Herkese küserdin bazen.Günlerce konuşmadığında,sustuğun her harfin başını okşadım ben.


Sana çiçekler topladım arka bahçeden …ellerim kanadı üstelik …istemem dedin.Onlar dalında güzel.Ben bir çiçek bahçesi yapmaya hazırdım dünyanı,buna da yanaşmadın.Ne çiçekleri,ne sustuğun harfleri,ne seni yazdığım tebeşirleri ne de düşlerimi sevdin.






Ben sadece seni sevdim.


Susuşlarını …


Bitirişlerini düşlerimi…


Anlamsız bakışlarını,


Küsmelerini …


Gelmesen de orda oluşunu…


Açmasan da kalbini,atışını sevdim.


Minik kaşlarının küstüğünde binbir nazla çatılışını…


Her satırına kızarık yanaklarımı iliştirip cebine koyduğum notları…


Büyüdükçe aramızda açılan uçurum çiçeklerini…


Susmanı sevdim.


Hiç sevmiyorum demeyen dudaklarını…


Gözlerini sevmedim…


Onlar hiç ılık bir rüzgar gibi değmediler gözüme…


Diyorum ki,


Acaba seni o kara tahtaya yazmasaydım değişirmiydi yazgım?


Toplamasaydım çiçekleri,


Kanatmasaydım ellerimi.


Seni umursamasaydım olur muydu?


Çok sevildin…


Şımarık bir çocuk gibiydin…


Büyümeni bekledim…


Büyümedin …


Vazgeçtim diyemem senden ,


SATMIYORUM !


Sadece Sahibinden kiralıyorum düşlerimi…


ilk fırsatta , olası bir aşkın filizlendiği yerde en büyük bavulumla yanındayım….


SEÇİL KOYUNCU