8 Kasım 2013 Cuma

TRUVA ATI




Odysseus'un tahta atı kadar savaşçı ruhumla ,hala direniyorum yaşamaya.Tüm askerler bıkkın ve yorgun olsa da ben kumsalda içime gizlenen onlarca anı ordusuyla kaldırıyorum kadehimi bana …evet bu kez bana!!!


Barış için yanıp tutuşan truvalılar’a sinsice gülerken nekadar da acımasızdım senin gibi.


Artık tüm şehri yakıp yıkmalıyım bu gece.Sıra bende!!!Hiç bir ayak izin kalmayıncaya kadar süreceğim atları dört nala.Sadece senin değil,çocukluğunun geçtiği bu şehrinde sahibi olacağım yakında!


Sabır taşlarını eriterek yaktığım ateşin etrafında aydınlanırken yüzüm, sen karşı sahilden güneş doğuyor sanacaksın! Güneş değil o doğan benim ateş yüzüm!




Affetmenin tüm harfleri paslandı ağzımda. Hepsi küf kokuyor.


Sessizlikler bir anda kopardı iplerini. Öyle cümleler kuruyorlar ki aklın durur!


Yak diyorlar tüm gemileri…


Yak bitsin!!!


Senin biriktirdiğin ateşle yakacağım bu şehri.


Faili de ben olmayacağım üstelik bu katliamın.


Şehir senin şehrin!


Ateş senin ateşin!


İçinde tüm nefretleriyle kanayan ruhuma su serpemezsin artık!


Alev aldılar çoktan,su istemiyorlar buz ellerinden!




Truva atı Şehrin kapılarından sığmayacak kadar büyüktü…Yakıp yıkacaklardı onu olmadı.Dar kapılardan geçemesin,yok edilsin diye planlar yaptılar.Senin kalbin sadece yumruğun kadardı bilmediler…


İçinde tek bir sevi’ye yer olamayan dar kapılı yürek çizginde ,kaç aşk döndü kimbilir sevgili huzurundan?


Oysa bir kentin surlarını devirdim ben!


Bir senin sınırına dikemedim aşkın bayrağını…



Senin biriktirdiğin ateşle yakacağım bu şehri.


Faili de ben olmayacağım üstelik bu katliamın.


Şehir senin şehrin!


Ateş senin ateşin!


İçinde tüm nefretleriyle kanayan ruhuma su serpemezsin artık!


Alev aldılar çoktan,su istemiyorlar buz ellerinden!




SEÇİL KOYUNCU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder